30 Aralık 2016 Cuma

Kaktüsten Kalp



Bu sene kalbi o kadar yorulmuştu ki..Rapunzel gibi olan saçlarını bile kesmişti ve hiç birşey hissetmemişti.. Kalbini değiştirme vakti gelmişti. Rüzgardan, sıcaktan, soğuktan, yağmurdan etkilenmeyen, kimsenin kıramayacağı bir kalbe ihtiyacı vardı...

Beynin de onlarca düşünce ile birlikte, yılbaşı ağacı almak için dolandırıyordu ki karşısına kaktüsten bir kalp çıktı.. Her yılbaşında kendine küçük bir hediye alırdı ve işte bu yeni yıl hediyesini bulmuştu..

Hemen onlarca kırmızı ve yeşil saksının arasında kaybolmuş gri saksılı  kalbini/kaktüsünü seçti ve zarar görmemesi için özenle elinde dikkatlice taşıdı. Önüne değil de kaktüsüne bakarak ilerliyordu kadın, adımını dışarı attığında bir süprizle karşılaştı. heryer bembeyazdı.. Hemen gözlerini kapattı, kafasını göğe kaldırdı "end of an era" çalmaya başlamaşın mı tamda bu anda.. Şarkı bitene kadar kalbinin içindeki herkesi affetmeye çalıştı, affedemedikleri de oldu tabi.. 
Önce affettikleriyle sonra da yorulan kalbiyle vedalaştı. Kaktüsünün ise can suyu kar suyu oldu.. Oysa güneş enerjisi ile çalışan, kardan nefret eden kadın, belki de ilk defa kar yağarken mutlu oldu...Sanırım hediye etkisini hemen göstermişti, kalbi donmaya başlamıştı! 
Bir de günlerden cumaydı, kadın ise işe gitmemişti, ve evinden uzakta bulunduğu bu şehri karlar içinde ilk görüşüydü. .Üstelik o gün ilk defa da çam ağacı süslemişti…
 

20 Aralık 2016 Salı

Belgrad Gezi Notları

Her yıl Aralık ayının 2. haftası benim için kış tatili, yurtdışı gezisi demek. Aslında bu Aralık ayında hayalim Kızıl Deniz’e, güneşe gidip sonbaharın hırpaladığı ruhumu güneşte kurutmaktı ama kendimi bir anda Balkanların soğuk havasında kalbimi dondururken, “gönderdiğiniz soğukları geri alın” diye haykırırken buldum. Hayat bana seyahatlerimde hep çok cömert davranırdı, bu sefer pek öyle olmadı. Çünkü hava tarif edemeyeceğim kadar soğuktu. Meşhur Balkanlar soğuğu diye bir şey gerçekten varmış. Hayatımın hiçbir döneminde hiçbir yerde bu kadar çok üşüdüğümü hatırlamıyorum. 15dk yürüyüp 30dk ısınma molası veriyorduk. Eğer sizde benim gibi kışın gidecekseniz yanınıza en kalın giysilerinizi, atkınızı, berenizi, kulaklığınızı alın. 


Hava bu kadar soğuk ama insanları konusunda tam tersini söyleyeceğim oysa iklimlerin insan üzerindeki etkilerine inanırım. İklimin sıcak olduğu bölge insanları da sıcak kanlıdır. Soğuk bölgede yaşayan insanların ise buz gibi olduklarına inanırım ama Sırplar bu görüşümü yıktılar çünkü çok sıcak kanlı ve yardımsever insanlar. Birşey sorduğunuzda yardımcı olmak için ellerinden geleni yapıyorlar.. Hatta siz istemeseniz de yapıyorlar. Şöyle ki bir taksici bizimle internetini paylaştı biz talep etmediğimiz halde. Bu şehirde kimse sizi kazıklamaya da çalışmıyor ve neredeyse herkes ingilizce biliyor yada şöyle söyleyim biz bilmeyene rastlamadık. 

Baştan söyleyeyim eğer sanat/moda meraklısı iseniz, katedraller, müzeler gezmeyi seviyorsanız bu şehre hiç gitmeyin. Roma, Paris, Barcelona gibi tarih, sanat kokan şehirlere hiç benzemiyor. Gezilecek tarihi yerleri çok ama çok az. Hatta en çok 2 günde tüm şehri gezebilirsiniz. Ama 90’lara geri döneyim, havam değişsin, şehrimden uzaklaşayım, güzel yemekler tadayım, yeni insanlarla yeni kültürlerle tanışayım, özellikle de dans edeyim, gecelere akayım, hem de tatilimi Avrupa’nın 3 te 1 fiyatına tatilimi mal edeyim diyorsanız burası tam size göre bir şehir. Üstelik vize derdi de yok ve uçakla yaklaşık 1.5 saat sürüyor. Beklentinizi çok tutmadan sadece boş vakit geçirip, eğlenmek için gidecekseniz şehir size hitap edecektir.Kaç günümüzü ayıralım derseniz; biz 4 gece 5 gün ayırdık ve çok fazlaydı bence bir haftasonunu yada en fazla 3 gününüzü ayırmanız tam da yeterli olacaktır. 

Ulaşım ve Konaklama

Şehir de ulaşım ve konaklama çok ucuz. Biz her yere taksi ile gittik. Korkmadan binebilirsiniz Avrupa şehirleri gibi değil. Ancak lüx taksi yazanlara dikkat edin, onların ücretlendirmesi farklıymış. Havaalanından konaklayacağınız otele 15 euro vererek ulaşabilirsiniz. Para birimleri Dinar o yüzden havaalanında bir miktar paranızı çevirmelisiniz. Şehir merkezinde bolca Exchange Office göreceksiniz. Kalan kısmı ise orda çevirebilirsiniz. 
Gittiğim şehirlerde tercihimi hep otelden yana kullanırdım ama konaklama kısmında bu şehrin özellikle daireleriyle meşhur olduğunu duymuştum. Bunu değerlendirdik ve biraz araştırma sonrasında biz Downtown Apartment ta kaldık. Çok ta memmun kaldık çok tatlı bir sahibi var, çok yardımcı oldu. Havaalanından transferlerimizi kendisi sağladı. Oldukça da uygun fiyatlıydı.

Neleri Gezelim?

Knez Mihajlova: Knez Mihajlova’yı da küçük İstiklal Caddesi olarak adlandırabiliriz. Mağaza, restoran, sokak sanatçılarının yer aldığı küçük bir cadde

Kalemegdan Knez Mihajlova’nın sonundan Kalemegdan’a ulaşabilirsiniz, Tepeden şehir manzarasının tadını çıkartabilir, hem de parkta dolaşıp vakit geçirebilirsiniz.

Strahinjica Bana kafelerle ve restoranlarıyla ünlü bu cadde de kahve molası verebilirsiniz.

St. Mark’s Kilisesi: Ortodoks kilisesi

Nikola Tesla Müzesi: Nikola Tesla’yı bilmeyen heralde yoktur. Bilmiyorsanız da Belgrad’a gitmeden bu ünlü fizikçiyi biraz araştırmanızı tavsiye ederim. Belgrad’da her yerde bir şekilde adına ve ya heykellerine sıkça rastlayacaksınız. Özellikle elektriğin kablosuz taşınmasını sağlayan fizikçinin icatları hakkında bilgi almak, kişisel eşyalarının bir kısmını incelemek için bu müzeyi ziyaret edebilirsiniz.

Aziz Sava Katedrali Aziz Sava Katedrali, Belgrad’daki en görkemli yapılardan biri.. Ayasofya’ya benzetebilirsiniz.

Savamala:Sava Nehri kenarında gezilmeye değer bir yer.

Zemun Şehrin yeni yüzü, daha çok yeni yapıların yüksek katlıların olduğu nehirin diğer tarafındaki bölge

Ada Ciganlija  Sırplar burayı Belgrad’ın denizi olarak adlandırmışlar. Yazın burada nehre girip, güneşlenebileceğiniz alanlar mevcut, doğayla baş başa olabileceğiniz güzel bir bölge

Bütün buraları gezdiğinizde zaten hemen hemen tüm Belgrad’ı gezmiş olacaksınız.

 


















 


Nerede Yiyelim?

Türk damak tadına çok uygun olduğu için yemekleri hiç sıkıntı yaşamazsınız heryerde rahatlıkla yiyebilirsiniz. Birçok yere gitmemize rağmen benim az ama çok güzel tavsiyelerim olacak. Google mapse isimlerini yazdığınızda hepsini rahatlıkla bulabilceksiniz. Hatta bence haritanıza şimdiden işaretleyin. 

Kahvaltı için ayaküstü atıştırmalık tercih ediyorsanız Toma’nın pizzaları çok lezzetli ancak börekleri için aynısını söyleyemeyeceğim bizim böreklerimiz daha güzel. Benim favorim ise Dositejeva caddesinde yer alan “Red Bread” rahat rahat oturup kahvaltı yapabilirsiniz, tostları çok lezzetli.

Burrito Madre (Meksike Dürümcüsü) Belgrad’da Meksika dürümü ne alaka demeyin, korkmadan deneyin, içine konulacak malzeleri tamamen siz seçiyorsunuz.

Blaznavac: Hem dekoru hem de kokteylleri harika

Pastis: Strahinjica Bana 52 ‘de bulunuyor akşam üstü atıştırmalık, kahve veya kokteyl molası verebileceğiniz çok cici bir yer

Cafe Beograd: Ev yapımı pastaları ve güzel kahveleri için uğrayabilirsiniz.

Boutique No 2: Kahve molası için ideal

Monument: Geleneksel sırp yemekleri tadabileceğiniz, çok hoş bir restoran ve garsonları çok ilgili


Ancak Belgrad’da bizde ki gibi yemeğiniz bittiğinde garson gelip toplamıyor. Yeni siparişinizi getiriyorlar ancak siz söylemeden biten yemeklerinizi, içeceklerinizi almıyorlar, şaşırmayın..
 
Ortaya çıkıpta Balkanlar'ın soğuk havasını kovalayacak bir süper kahraman bulamazsanız yazın gitmeniz tavsiyesiyle...